10 Şubat 2010 Çarşamba

büyümek vakti gelmiş ve geçiyordu

ama havva! o elmayı ısırmayacaktın...

Nerden başladık ki taviz vermeye?
Hangi yol ayrımıydı o, ışıksız gecede tabelasını kaçırıp da son çıkıştan çıkamadığımız?

ben bu değildim...

Bu olmayacaktım,"hikaye bunlar!" hep değil mi? Daha buraya gelirken ilk günden başlamıştı "corruption" belki de, "souls for sale for finance" sadece mazeretiydi kimbilir.

bir zamanlar inanmıştım oysa ki...

Artık sevilmeyi hakettiğime inanmıyorum, arkadaşlığım öyle çok da "paha"lı birşey olmasa gerek. likiditesi yüksektir heralde, heran bozdurulup harcanabilir.

Gel gör ki kin de tutamam ben, öfkelenirim en çok, o da geçer gider.İki gün sonra durur yine gülümserim insanların yüzüne.

gözlerin bu kadar mı iki hüzün, ellerin istanbul bugün...

Siyah elbiselerimi kabuğum sanırdım hep, "shell" değil "peel" miş o kabuğumun meğerse.

"Güven kazanılmaz, ancak kaybedilir" diye düşünmek sonumu getirecek belki de. Herkese dağıttığım o güveni sevdiklerimden kazanmam gereken rezervden harcadım heralde.

İnan ne yapmam geretiğini bilmiyorum. Doğru ve yanlış, olması gereken ve olmaması gereken ne hiçbir fikrim yok.

dönmek ne mümkün...

Sadece dost kaybetmek artık dayanamayacağım bir yük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder