6 Şubat 2010 Cumartesi

başımda kavak yelleri

*Nasıl geçtiğini anlanmayan bir hızla geldi girdi hayatıma şubat ve her gün notlarıma tarih atarken artık 2010'da oluşumuzun çok da garip gelmediğini farkettim. Yani daha 2000li yıllarla nasıl başederiz diye düşünürken 10 yılı geçmiş bile...

*Bütün gün eski şarkıları dinledik, eski derken 90lar ne kadar güzeller öyle..

*Erkeklerin aynı sözleri bu kadar içten inanarak, birbirlerinden habersiz, başka başka yerler, başka başka zamanlarda aynı şekilde söylemesi çok enteresan doğrusu. Erkeğin kıza sarıldığı sonra dönüp boy aynasına baktığı ve ne kadar da "perfect match" olduklarını söylediği bi masal okutuluyordu da ilkokullarda ben mi kaçırdım acaba?

* "Ne kadar güzel bi gündü değil mi?" diye sormak, teşekkür mü etmektir, yoksa geçirttiği güzel günü onaylatmak mıdır? bilemiyorum.

*Zannedersem hâlâ üniversitedeyken hayatın dönemlerini benchmark edecek birşeyi oluyor insanın, daha sonra çalışmaya başlayınca geriye sayacağı birşey kalmadığı için zaman daha da hesapsız geliyor belki.

*Küçük vs kalabalık, yerel vs uluslarası şirket karşılaştırması yaptık bu hafta mentörümle, ve birçok şey için tekrar ne kadar da şanslı olduğumu anladım.

*Perşembe günü defalarca aynı servisi kaçırdım ve sonuç itibariyle o gün taksimden servise hiç binmedim.

*En büyük ve beklenmedik korkularla karşı karşıya kalıp yine de istediğim o anda kendime durup "demirden korkan trene binmez ki" dedim. Enteresandı çünkü yazmaya bile kortuğum düşünceler ve duygular çarpışıyordu zihnimde.

ve hayatımın en lezzetli dublesini içtim dün meyhanede.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder