9 Haziran 2009 Salı

esra the 2 metre

canım sıkılıyor, zaman geçsin istemek mânâsız çünkü şu kalan azıcık zaman ömrümden ömür götürüyor, sadece keşke zaman dursa ve geri gitse, herşey uykusuz hergece proje yapmak olsa, böcek soksa, acildeki doktorlar gelip tekrar tekrar bi böceğe bi bana baksa, "ah küçük kız" dese içinden hepsi, hem ders hem sınav olsa ben yetişemesem, ve bir sebebim olsa dersim vardı ondan diyebilsem vs.
aslında dün itibariyle geleceğimi ciddi ölçüde etkileyeceğine inandığım sınavlar bütününü çook ama çok gerimde bırakmış olsam da yine de önümde beni bekleyen, 2 si yarın olmak üzere 3 ödev teslimi, 1 proje sunumu ve 2 sınav var. her ne kadar onlara karşı hissim "none of my business" tadında olsa da "not who but esra cares" durumu mevcut yine üstümde. ama gel gör ki bu hissi bu sefer nbu hissin ne kadar tarif edilemez olduğunu bile tarif edemicem, öle böle değil, çok feci.

mezun olmakla ilgili üstümde ki genel sıkıntının sebebi, en iyi yaptığım işi yapmamın artık benden beklenen birşey değil de benim keyfi kederime kalacak olması olabilir diye düşünüyorum.

üzgün olduğum bir konu var ki eklemeden geçemeeceğim, ben hâlâ insanları anlamıyorum, yani yazık günah değil mi bunca yaşanmışlığa, çalışılıp öğrenilmişliğe, ha? burda bahsi geçen anlamamak sadece insani ilişkiler değil aynı zamanda akademik bağlamda da alınmalı, yani ben en iyisi olarak başladığım şu bölümü bitirirken, en iyisi olduğum dersin(ki kendisi policy olur) final sınavına 3 gün çalışmış, notlarım kitleler tarafından hatmedilmiş, sabahlara kadar konuları diğer insanlara anlatmış biri olarak, o final kağıdına bakıp da, "acaba bunu mu demek istiyor" diye terettüt ettiğim an "boşuna mezun oluyorum" dedim. 
belki de hiçbir zaman herşey yeterince iyi olmayacak.

bunlar "cons" du, şimdi de biraz "pros"a bakalım.

mesela şu an ayağımda, yatarken komidinimin üstünde yatağımın başucunda olacak bir çift lacivert pabucum var artık. topluma verebileceğim rahatsızlığı düşünmedim değil topukları yüzünden ama düşünüp taşınınca sonunda yine aynı sonuca vardım: madem bu adamlar bu numaraları böyle topuklu üretiyor, bana da alıp giymek farzdır. çok zaruri durumlar için bir çift de kırmızı düz tabanını sipariş ettim gelecek, endişeye gerek yok.

acı gerçeği söliyorum benm de göbeğim var! ama biz böyle mutluyuz :)

yarın neredeyse yılı bulmuş süründürerek süren çilemin kısmetse finalini yapıyoruz ve kanal tedavimi bitiriyoruz. herşeyi biliyosun, her konu da beyan edecek bi fikrin var ama bi şu dişlerinin derdi ne bulamadın dediğinizi duyar gibiyim, ama yanıldınız onu da buldum: "RMD" (repetetive motion disorder) efenm bunu da hrm çalışırken keşfettim, yapılan işe bağlı olarak ofislerde insanların yaşadığı rahatsızlıklara verilen genel isimmiş, bilgisayarcıların bileklerinin rahatsızlanması vs gibi. ben de "live to eat" motto'suna sahip bir birey olarak yemek yemeyi iş hâline getirdiğimden böyle bir sorunla karşı karşıyayım, tamamen profosyonel benim bu diş derdi yani.

sanırım bu kadar geyik size yetmiştir, hadi şimdi hepiniz işinizin başına! hiç inkar etmeyin biliyorum, yapılacak onca iş beklerken oturmuş blog okuyorsunuz!
öperim sizi
imza:
esra the 2 metre :) 

2 yorum: