2 Ocak 2010 Cumartesi

yeniyıl baharı

dönüp okuyunca eski postları bazı şeyleri hiç de hatırlamadığımı farkettim, bazılarınıysa sanki şu an oluyormuş gibi tekrar hissettiğimi. bakınca 100küsür yazıya (arada yayınlamadıklarım da olmuş) sığmış koca 365 gün, satırlarca uzamış gitmiş ya da bir kelime de herşey anlatılıp bitmiş.
yılbaşları o kadar garip dönemler ki insan karar veremiyor, dönüp geçmişe bakıp tahlil mi yapsa ya da şimdiden gelecek planları için yola mı koyulsa? o kadar derine inip incelemedim henüz koyduğum hedeflerin neresine varmışım ne kadar neyi başarmışım. çünkü her ne kadar kısacık olsada şu insan ömrü, bence yeterince uzun değildir ömrün 1 yıllık günü böyle bir değerlendirme yapmaya.

şimdi döndüm baktım, dinlediğim bi şarkıdan alıntı yapmışım, ama türkçeye çevirerek. o şarkı neydi bulamadım ve üzüldüm keşke yazmış olsaydım bi kenera ya da o şarkıyı birine mail atmış olsaydım da outbox'ımda dursaydı diye. bu sebeple sadece zamanın bu diliminde neler düşünüp hissettiğimi not alıyorum bugün, geleceğe orjin olsun diye.

geçen hafta ybf yokuşunda yürürken öğrenmekten sıkıldım dedim kendi kendime, sabah 8.30 derse gitmekten bıktım dedim, ve öğrenmeye çalışmaktan aslında. sonra neden burdasın diye sordum kendime, burdayım çünkü üniversite hayatını seviyorum. düzensiz saatlerde spora gidebilmeyi, arada pop-up gibi ortaya çıkan seminerleri, gösterileri, eğitimleri, garip davetleri; başka başka şehirlerden üniversitelerden şirketlerden gelen konuşmacıları, eğitmenleri, öğrencileri kısaca düzenli düzensizlik halini...

içinde yaşadığım beden bana ait değil mi hissi: o kadar çok sırt ağrısı çektim ki son bi kaç haftadır... doğru düzgün hiçbirşey yapamadım ve bedenim bana çok yabancı gelmeye başladı, aynalara görerek bakmaz oldum belki de. göz kapaklarımın aslında kırmızımsı mor bir yorgunluk taşıdığını farkettim bugün mesela ve garip gelmedi görünüşüm ama inan anlamıyorum nedir yani bu kadar yorucu olan?

en güzel yılbaşım: 2010 kesinlikle hayatımın bugüne kadarki en güzel başlayan yılıdır. bütün gün herşey o kadar güzel ve içtendi ki, en ufak bir an bile aklım başka bir yerde olmadı. hiçbirşeyin ve hiçbir kimsenin yokluğunu aramadım. bütün dünya o an benim kapsama alanımdaydı ve etrafımda olup biten dışındaki hiçbirşey ilgilendirmiyordu beni. yeni yıla bu kadar rahat ve bu kadar özlemsiz girmek muhteşem bir duyguydu ve o duygu hâlâ hüküm sürüyor yanaklarımda :)

piecewise notes:
türkçem katloldu- artık tek dilde duygu ve düşünce ifade etme kapasitesine sahip değilim.
finans aslında öyle bir dünya değil-uğruna ölecek kadar sevmeden verdikleri azıcık maaşla finans dünyasına nasıl katlanılır hiç bilmiyorum. you know jonnie, tutulacak sözlerim var daha, kutsal amçlarla girdim ben bu yola.
kanyon- yok öyle bir dünya, v3.01. insanda, kesinlikle alın terinden daha geçerli şeyler olduğu fikrini uyandırıyor.
avatar dünyası - biz kendimizi ne sanıyoruz acaba? ne verdik ki bu dünya'ya bu kadar çok şey istiyoruz??

kendime not: yani madem o kadar büyük çantalar kullanıyor insanlar, ve de herşey bu kadar minyatür artık, üstelik arabayla da seyahat ediyorsun, ihtiyaç duycağın herşeyi yanına alsana a be güzelim:)

1 yorum:

  1. teşekkürler last.fm

    sophie barker - secret arayıp bulamadığıma üzüldüğüm şarkı...

    YanıtlaSil