14 Ocak 2010 Perşembe

Mausam*

Kendimi ne kadar faydasız hissettiğimi anlatamam bilog.

Bi restoranım olsa, ama böle cafe-bar-lounge tarzında bir yer; gelen herkez mutluluk bulup, huzur dolup gitse, hiç bir sevgili benim masalarımda kavga etmese, hiç bir işadamına benim barımda iş dolu mail gelmese, hiç kimse bir yerlere yetişmese.. Tatlı tatlı, kimseyi yormayan, ama kimsenin de bilmediği hoş müzikler çalsa bütün gün, yine kimsenin bilmediği dillerde...Hani sanki heran mutfağın kapısından, o filmlerdeki çölde yaşayan, güneşten kararıp buruşmuş ama yüzü pırıl pırıl ışıldayan mistik büyücü çıkıp gelecekmiş hissi hakim olsa ortama. Adı da "Vaha" olsa...

...bu kadar işe yaramaz hissetmekten kurtulurdum belki o zaman...

Dedim çok mu istiyorum, ayıp mı ediyorum. Ablam cevap verdi: Allah akıl vermiş, kullan onu iste benden ya kulum demiş...

Öyleyse istiyorum. günü birinde kız/erkek farketmez çocuğum olursa Efe gibi olsun: gelsin kucağıma yatsın, kafasını yana devirip dinlesin beni, kızan ben olduğum halde yine ağlamak için gelsin benim omzuma yaslansın...

istiyorum: dost sandığım insanlar küçük hesaplar peşine düşüp kırmasınlar beni.

istiyorum: yeniden takdir edileyim.

ve işte tüm bu sebeplerden ve maalesef, kemiklerimin kırılacağını bilsem, sırf karşımdakinin canını yakmak için beraber bindiğimiz dalı keserim bundan sonra, eğer damarıma basmış ve beni üzüntüden bütün tüylerim diken diken olmuş da içime batıyormuş gibi hissettiriyorsa.

Dünya, içinde yaşadığımız bedenler, rolleri yüklenip oyunlar sergilediğimiz hayatlar; tüm bunlar o kadar garip ki; birbirimizi üzmeye değmez.

Batıya giden yol bile bir gün doğuya varacak.
*Nitin Sawhney

1 yorum:

  1. ben, seni her aklıma geldiğinde, yani her gün onlarca kez takdir ediyorum!

    YanıtlaSil