18 Şubat 2009 Çarşamba

don't think about all those things you fear...

dün öyle bir soğuk vardı ki, hepimiz farklı sebeplerden dışarıdaydık, bankada terzide berberde, bugünse hepimizin burunları kırmızı, o kadar çok hapşurduk ki kimse birbirine iyi yaşa demiyor artık, herşeye rağmen bu, şu an annemin fırından aldığı kadayıfın kokusunu duymama engel olamıyor :)

cenkle yollarımızı ayırdık, benim seninle işim bitti, mümkünse uzun süre görüşmeyelim dedi, rahatladım :)

bu hafta herşeyin başladığı haftanın yıldönümü efen'm. yine bir cuma günü ayrılmıştım uzun süredir konaklamakta olduğum evimden, yine bu vakitler bir goingawayfromhome stresi mevcuttu üstümde, aynı şekilde herşeye sulugözlülük edip ben gidince çok özlersiniz ama haa diyesim vardı..

hayat bir masaysa, yeni bir 70lik açıorum, muhabbet dolsun gün denen kadehlerimize diye, ve eski servisleri gönderiyorum üzerlerindeki artıkları, kılçıkları, çeri çöpü kaldırıyorum masadan, gelen beyaz tabaklara sadece güzel ve bütün kalmış parçaları aktartıyorum; gülümsüyorum etrafa, şef garsona, görüyor beni alıyor elektriği, gönderiyor en güzellerini. yeni ve sıcak balıklar geliyor masama, ya da masamıza, kadehler tokuşuyor, dışarının havası soğuyor içeriniki git gide ısınırken...

tarih tekerrürden ibaretmiş ya, görüceğiz gerçek mi, tesadüf mü ama yine aynı haftasonu aynı tarihde tekrar terkediyorum evimi ve bambaşka umutlarla yeni bir yola çıkıyorum bu cuma. enteresan muknatıssal bi duygu yükü oluşturuyor böle durumlar içimde, gitmek ve gitmemek arzuları birbirini çektiği kadar itiyor belkide.

...just be glad to be here

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder