12 Ocak 2009 Pazartesi

slow the life, you can't beat the time

bir an için kendimi hayal ettim çimlere uzanmış ve sadece bulutları izlerken, onlar öylesine yumuşacık zamandan bağımsız, dertsiz ve tasasız, sonsuzlukta kayıp giderken..ve inanılmaz mutlu oldum. yine bir ödevin en iyisini yapma saplantımın esiri olup ads concept projesi için olayı taa slow life movement'a kadar getirdiğimden dolayı uğraşıp dururken saat 2 olmuş, yeterli bir proje çoktan bitmiş olabilecekken en iyisini yapmaya çalışacağım projeye daha hiç başlamamışım... ama fena da olmadı; aslında multi-tasking'liğin kanıtlanana kadar kusurlu bir hipotez olduğunu okudum ve kendimi düşündüm, mutlu muydum bu kadar multi-tasking olmaktan? galiba şu bulutları hayal ederken olduğum kadar asla...

unsupervised categorization; herzaman pek de doğru çalışmazmış,"each person is an exception to the rule"muş .

murat da klimt hayranıymış, resmen evren etrafımda dönüyo gibi hissettirdi bu klimt olayı beni, ileride tüm parçalar yerine oturduğunda(puzzle misali) umarım herşey daha net ve anlamlı olur.

yediğim pizza iğrençti, yarın besin zehirlenmesi geçirirsem kesin o sosislerden, nitekim karnım gurulduyor.

tunca viyanalı oldu, evet kıskandım, içim buruldu, konuşurken nevresimlerimi getir gelirken dedim yeri yokmuş; bir an ağlamak istedim. onlar; bu kadar mı özeldi benim için..yani aynısı türkiye de de satılıyor di mi, ama ben onlarda yatmadım ki... garip bir his anlatılamaz değil ama anlatmak istemiyorum.

bugünün favorisi erotic lounge:sensual passion volume1(soft&lazy) albümü oldu. dinlediğim ilk şarkı da lazy sunday afternoon'du. sanırım kaderim beni slow lifestyle sahibi yapmak için çabalıyor.

3 gündür makyaj yapmıyorum, club'a bile kot-tshirt, spor ayakkabıyla gittim, saçlarımı özellikle duştan çıktığım gibi bıraktım fönlemedim taramadım, ama gayet mutluydum ve kendimi de bir o kadar güzel buldum...yok yok hakkaten bi haller var bende.

baraj yürüşü, pazar sabahı huzurumla tam bir uyum içindeydi, üzerinde yaşadığımız şu dünyanın her bir toprağı, doğasının en ufak parçası ne kadar da eşsiz aslında.

mediacat'de gördüm asla yalnız yeme demiş kitabın kapağı.. düşündüm hak verdim. 

veee artık bir xenium x800 sahibiyim, çok özümsedim onu hemen benimsedim, kutusunu açarken ellerim titredi, inanılmaz heyecanladım aynı ibm'im gibi...geçenlerde ibm'den bahsederken 'biri' aman ya arabamı sanki altı üstü pc dedi ve beni ne kadar anlamadığını anladım. evet benim için bir R51, bir X800 bir arabadan daha değerli; onlar "benim" emeğim, alınterim, anılarım, yol arkadaşım, herşeyim (bkz: consumer behavior, extended-self)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder