13 Mayıs 2010 Perşembe

paralel evren

Kaç tane daha olabilirdi, inan bilmiyorum. Dozu arttıkça bu paralel açılımların, açtığı kadar da boğuyor, onu anlıyorum sadece. Güzel ve çirkinin birbiriyle bu alıp veremediği ve bu kadar içiçe dış dışalığı ve benim daha önce bunu iddia etmiş de haklı çıkmış olmam acı-tatlı bi hal alıyor.

Müzik diye sızlanıyorum, susuz kalmış, havasız daralmış gibi, yoksunluğa düşüyorum, beyaz kulaklıklarımı, bissürü cigabayt şarkılarımı özlüyor, geri istiyorum. Hayatımın yaylıları beni bensiz bırakıyor müziğim olmayınca, yanyana dizilmiş onca tele vuran tuşların sesini arıyorum havada; ya da bir nefesin kıvrımlardan geçen, deliklerde koşan sessiz çığlıklarını...

Hüzünle birbirimize çok yakışıyoruz aslında, ama ben onu çoktan yollamıştım uzun sürecek bir yola, özlemiş olsa gerek beni, döndü yine yarıyoldan geri geldi.

herşey viyanadan gelmiş gibi sanki, öyle oldukça daha da mutlu ediyor, o topun peşindeki deliler o kadar da takip edilemez görülmez ve bitbit değil hani, konser desen ayrı bir fenomen bütün o insanlar için, kızlar inanılmaz, pırıltılar yüksek topuklar, satralistanbul apayrı birdünya, estetik ne zaman bu kadar default oldu farketmemişim bile, burası istanbul!, heterofobik hallerdeyim derdimi bi görkem biliyor, anlatsam dilimde tüy bitse yine açıklanmaz, haklı çıkarmaz beni, bizi, hiçbirimizi, ben ilk rollercoster'a bindiğimde de göz kapaklarım adeta birbirine yapışmıştı, hem de onca saat sırada bekledikten sonra, sonra bi daha da binmedim zaten.
*pink martini - autrefois

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder