8 Nisan 2010 Perşembe

yine vaktim kalmadı, yine yazamadım

Pilim bittiğinden ya da sürem dolduğundan değil ama psikolojik bir baskı var üzerimde hemen uyumazsam sabah kalkmak acı verebilir, sonuç olarak da bütün gün ofiste sirke satabilirim diye düşünüyorum.

Müzik dinlemeyi, ama kendi müziklerimi, çok özlüyorum. philips kulakiçi kulaklıklarımı ve mp3 player'ımı.

Başkalarının aşklarını izleyip(bkz:diziler) gerçek olabildiğini düşünmek, tekrar gastronomik hayaller kurmak hep bir çocuksu hayalcilik midir yoksa hayatın ta kendisi midir, en kaligrafiğinden bir soru işareti benim için şu iki gündür.

Ne giysem üstümden düşüyormuş hissi yaşamak, saçlarımın ne yapsam işe gidene kadar düzgün kalmaması, ya da en azından bana öyle gelmesi, ve bunların çok da umrum olmaması, hem de 3 haftada, hayr-ı alamet olmasa gerek.

Sırf varlıkları bile neşe getiren insan tipi var, bunu biliyorum artık, üniversitede vardı öyle bir dostum; korkarım artık o benimle karşılaşmak dahi istemiyordur. Şimdi de işyerinde var öyle bir colleague'm; o ortalarda gezindikçe içim ferahlıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder