12 Aralık 2009 Cumartesi

17. kat

dün akşam saat 10'a gelirken, çoğumuz hâlâ CAFE'de, önümüzde bilgisayarlar ve laptoplar, "bu soru sana geliyor" şeklinde iletişir, arka planda insanların konuşmaların, kulaklıklarımda listen to yourself: coldplay X&Y çalarken, bir an için durdum ve gülümsedim. ileride bu yorgun -uykusuz aç - pc başında "ama- peki o zaman bu- hmm tamam şöyleymiş" diyişlerimizi bile özleyeceğimi farkettim, ve olabileceğim daha iyi bir yer gelmedi o an aklıma çünkü mutluydum.

ve bugün ilk defa tamamen kendi başıma istanbuldaydım. şehri sevmek, kendini rahat hissetmek ve alışmak için gerekli olan da buydu sanırım. metrobüs inanılmaz birşeydi. köprüye kmler kala başlayan o trafiğin yanından yağ gibi akıp geçerken hem utandım hem zevkten dört köşe oldum, hem de o trafikte arabada geçen zamanlarıma yandım.

arada senaryolar yazardım kafamdan, o anda çok kötü bişey olsa, önce kimi ararım ne derim gibi. köprüden geçerken o kadar şiddetli rüzgar ve yağmur vardı ki resmen camdan dışarısı görünmüyordu ve koca metrobüs savruluyor, gıcırdıyordu, hemen hollywood yapımı seneryolarımdan biri daha belirdi zihnimde, ama bu sefer farklıydı, arayacak kimse gelmedi aklıma, kimseyi aramak istemedim. zaman değişti, ben değiştim.

dışarıdan bu kadar sıkıcı aynı zamanda bu kadar da çekici gözüken başka birşey olabilir mi bilmiyorum ama corporate life ve onun bileşenleri, burger king'in ateşi misali seni çağırıyor.

mentörümün "academic excellence is a given" demesi, çalışmak için başka bir sebeptir bana.

bilmediğim birşey öğrendim mi bugün bilmiyorum ama, güzel bir gündü benim için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder