23 Temmuz 2009 Perşembe

Tell me why can't it be true

dibidik dibidik

gideceği yönü bilmeyen gemiye hiç bir rüzgarın kâr etmeyeceği gibi vizyonu olmayan bir ailenin de parçalanmaya mahkum olduğunu fikir buyururum, ve bu iğrenç bozuk cümlemle hâlâ izlemekteyse 3.tekil şahsı kederden kedere savururum.

sevgili günlük,
şu sıralar ehliyet kursuna gidiyorum, akşamları 6-9 arası. kurstaki kızlar ilk günden tespiti yapmış sen buralı değilsin dediler, aa neden acaba nasıl anladınız çok şaşırdım diyecektim ki demedim, nitekim buralı değilim :]

ne oldurur ne öldürür dedikleri hâller var ya, onlar içindeyim. ne ileri ne geri, standby.

bügun dünya için ne yaptın dersen, daha yeni uyandım. ama dün toplu taşıma dahil fosil yakıt tüketen araç kullanmadım, az yemek yiyerek dünya kaynakları tüketimimi kısıtladım, bi kaç saat fazla uyuyarak CO2 salınımı'mı düşürdüm, küresel ısınma benim sayemde bir nebze yavaşladı, hatta tam duracaktı ki ben uyandım, o derece :] sonra duş almadım el yüz yıkama ile idare ettim, böylece sular kirlenmedi. yani sonuçta yaşamaktan daha mutlu olduğum günler gelecek ve ben dünyayı o günlere saklamak istiyorum, şimdi haybeye tüketmek değil.

alice hanım'a bilerek yazı yazmıyorum, çünkü kişiliğimin o yanı da sekteye uğramış durumda. ama neşe küpü hep benim, hep ben'im ...

bak sevgili günlük ben dans eden, koşan yüzen, ispanyolca ve ingilizce derslere giren, ders veren, ütüyle yemek pişiren, milyon çeşit salata servis edebilen, insanlara gittiğimiz mekanı benim babamınmış gibi hissettiren, elde yıkadığı çamaşırları klimayla pencere kolu arasına gerdiği ipe seren bi kızdım. beni bana unutturma.
*cherry blossom girl

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder