24 Haziran 2010 Perşembe

saçlarımı özlüyorum

uzun saçlarımı özlüyorum. artık tarayamadığım ve onlardan kurtulmam gerektiği gerçeği onları karış karış kestirdiğim için boğazımın düğümlendiği gerçeğini değiştirmiyor.

comfort zone, big dreams, malta, jobs to live, gece rahat uyumak, ozlemek, zeytinyagli fasulye ve bitmeyen submitler.

15 Haziran 2010 Salı

2010 baharı

benim değil sanki bu yaşadığım hayat, ve sanki koca evrende bi tek ben varım, özünde yapayalnız... içtiğim vitaminler mi kafa yapıyor, yoksa inadına içmediğim ilacım yüzünden polenler mi bünyemi sarsıyor kesin bi fikrim yok ama hissiz ve tepkisiz birine dönüşmüş gibi hissediyorum zaman zaman: vazgeçmişlik, boşvermişlik, salıvermişlik... ne dersen artık. ya ben hiç acımadan karış karış kestirdim saçlarımı! hiç kalmadı değiller ama kıyamam dediğim çilesine aylarca katlanıp uzattığım bütün o "emek" bir anda gitti. belki hayatta herşey bu tarz örnek izdüşümler bütünü, varetmek ömrünü alır yoketmek bir kıvılcım...

"Damarlarımdaki kan gibisin varlığını her an hissetmiyorum ama yokluğunda yaşayamam." sanırım böyle bir faktör vardı benim hayatımda, ne olduğunu bilmediğim ama beni bütün ve olduğum gibi tutan; şimdi "falling apart" hissi her yanımda, ama baloncuklara, ama milyon renkli şekil şekil kristale dönüşüp.

yaşamak ve ölmek konusundaki standart hislerimin hiçbiri kalmadı, sanırım daha önceki ya da olası bi sonraki hayatımla bilinçüstü bir buluşma yaşadım, ölesiye bi olgunluk geldi ruhuma, farklı ötesi.

ben zamanı suyla yoğurup bir güzel hamur edip, kalıplar halinde istediğim şekilde elimde tutmasını pek iyi bilirdim, gelen yazla ısınan havadan belki de şimdi avuçlar dolusu kum tanesi oldu bütün zaman, hakim olmak mümkün değil ve parmaklarımı kapatıp avuçlarımı kavuşturamıyorum bile; akıp gidiyor...

7 Haziran 2010 Pazartesi

mutfaktaki çiçekler, yollar ve yağmur

*sezenin bir "izmir" deyişi var ki, ahh... sanki izmir değil benim ciğerim yanıyor. sanki günlerdir yağmur yağıyor, bitmek bilmeyen bir yağmur, ardı gözükmeyen kara bulutlar...

* ben diğer köşedeki cafede otururken delice refüjü hiçe sayıp karşı şeride geçen ambulanslar bu istanbulun şöförlerinin her türlüsü manyak dedirtmişti, hep geçtiğim o köşede doğal gaz patlamış meğerse bu sefer ben geçmeden yarım saat önce.

*bu aralar kanatları düşünüyorum: hangisi kimin?

* rüyada yaşamak farklı bir his bu öyle bile değil, sanırım uyuşturucu bağımlısı hayatı bu, tamamen farklı bir boyuttaki gerçeklik.